[ Asirin ] - Anasayfa
  - Arşiv
     - Genelleme, (Genel Konular..)
Kurumsal Hayat ve Yaratıcılık
2807 defa okundu,

 

Kurumsal hayatta yaratıcılık olmaz değil, ama zor.

İşin ilginç tarafı her şirket farklı düşünen ve yaratıcı beyinlere ihtiyacı olduğunu söyler. Hatta işe de alırlar nadiren. Ancak karşılıklı “uyum süreci” bir türlü bitmez. Sonrasında ya siz (ortama ayak uydurursunuz), ya da onlar (size başka pozisyonlar önerirler!) pes eder.

Her iki sonuçta da sonuç aynı esasında, değil mi?

* Büyük kurumsal şirketler var olduklarına inandıkları, üzerine kitapçıklar bastırıp çalışanlarına dağıttıkları “kültür” ve “etik değerler” gibi kalıplardan sıyrılamadıkları için… [İnsan Kaynakları bu işe çok kafa yorar, gece gündüz toplantılar yapar. Sonuç ise çok vahimdir; çalışanlar bırakın değerleri bilmeyi, çoğu kendi şirketlerinin vizyon ve misyonunu bile kalpten, ezbere bilmezler.. Çünkü bunlar ezberletilmez; yaşatılarak öğretilir ve hayata geçer. Doğal yollarla.]

* Yöneticilerin kendi koltuklarına sımsıkı sarılıp onu tehdit edebilecek her unsuru daha ilk dakikalarda keşf edip, yok etme becerisi en gelişmiş yetkinlikleri olmasından… [Yaratıcılık değişim getirir, bu da içinde risk barındırır. Siz değil ama “onlar” bunu tehdit olarak görürler ve bunu da asla itiraf etmezler.. Oysa sahiplenilse, herkesin - sen, ben, o, şirket, vs - kazanma ihtimali var mı?]

* Onların yeni fikirlere ihtiyacı yoktur, olursa da kendileri bulur zaten.. [Senin getirdiklerin her nedense hep geçmişte düşünülmüş ve çoğu kez hatırlanılmayan bir nedenden de rafa kaldırılmıştır. Şimdi bu fikri alıp çalışmaya ve sonrasında yukarıya götürmeye ne zamanımız, ne de kaynağımız var. Bırak herşey bugünkü gibi devam etsin, ne gerek var - risk almaya - ortalığı karıştırmaya!]

Peki; çalışanlarıyla, yöneticileriyle, değerleriyle ve en önemlisi yaptıklarıyla, yaratıcılık ve sürekli değişimi gerçekten benimsemiş ve yaşatan “kurumsal” şirketler yok mu? Var, ancak sayıları çok değil. Bulmak beceri istiyor, hele bizim ülkemizde…

Orta yol bulunmaya çalışılıyor hep… Oysa var mı “köyün delisi” olmanın ama az tarafından imkanı? Feragat etmek midir, orta yol bulmak mıdır, uyum sağlamak mıdır? Bilmiyorum…

Bildiğim tek şey; orta yol bulayim derken kendinizden çok şey yitirdiğiniz. Fark etmek bile yıllar alıyor. Sonrası için de “değer” diyorsanız, o zaman sorun da yok demek oluyor.

Tunç Kılınç