Sabır, insana üstün bir ahlak kazandıran, onu pek çok yönden geliştiren ve kişiye din ahlakını yaşamayan insanlarla kıyaslanmayacak derecede güzel ve huzurlu bir yaşam sunan bir özelliktir. En önemlisi de iman edenler, Allah rızası için gösterdikleri sabrın karşılığını dünya hayatında ve ahirette kat kat artırılmış olarak alırlar.
Sabrın gerçek anlamını bilen ve bu ahlak özelliğini Allah'ın beğeneceği umulan şekilde yaşayan tek topluluk müminlerdir. Çünkü onlar, Kuran'ı rehber edinmişlerdir. Kuran ise sabrın gerçek manasını, Allah Katında nasıl bir sabrın makbul olduğunu açıklayan bir kaynaktır. İşte bu nedenle de Allah'ın ayette emrettiği gibi, "güzel bir sabırla sabreden"ler sadece Kuran'a tabi
olan müminlerdir:
"Şu halde, güzel bir sabır (göstererek) sabret." (Mearic Suresi, 5)
Kuran'da sabretmek konusunda bildirilen bir diğer gerçek ise, sabretmenin insanları karanlıklardan nura çıkaracak yollardan biri olduğudur. Sabır dünyada ve ahirette tüm samimi iman sahiplerini -Allah'ın izniyle- karanlıklardan nura çıkaracaktır. Bu güzelliklerin ve üstünlüklerin bazılarını şöyle sıralamak mümkündür:
Sabrın Kazandırdığı Büyük Bir Nimet: Akıl
İnsanların akılcı davranmalarını engelleyen en önemli sebeplerden biri, sabırsızlıkları neticesinde ortaya çıkan fevri düşünceleri ve tavırlarıdır.
Ani bir öfke ya da ani bir hırsa kapılmak aklı kapatır ve insanı bir anda hiç düşünmeden hareket etmeye itebilir. Aynı şekilde korku, alınganlık, dargınlık gibi tavırlar da, insanın mantıklı ve akılcı düşünmesini engelleyebilir. İşte Kuran ahlakının kazandırdığı sabrı yaşamayan kimseler, hayatlarının büyük bölümünde bu tür duygularına yenik düşer ve akılcılıktan
tamamen uzaklaşırlar.
Müminler ise Allah'ın emrine uyarak sabretmeleri sonucunda, akıl gibi çok büyük bir nimete kavuşmuş olurlar. Sabırlı bir insan, bu özelliği sayesinde karşılaştığı olayları ani bir heyecan, korku ya da duygusallık içerisinde değil, sakin ve itidalli bir biçimde değerlendirebilme imkanına sahip olur.
Olayları derinlemesine ve çok yönlü düşünerek, her konuda olabilecek en akılcı sonuçlara varıp en faydalı kararları alabilir. Daha da önemlisi mümin, sabrı neticesinde Kuran'ın tüm emirlerini en güzel şekilde uygulayabilir. Sabırlı davrandığı için hayatının her aşamasında, olayları Kuran hükümlerine uygun olarak değerlendirdikten sonra harekete geçme fırsatını yakalar. Kuran ahlakına uyanları Allah doğru yola ve en mükemmel tavırlara, en akılcı düşüncelere yöneltir. Dolayısıyla sabreden bir insan, Kuran hükümlerini en güzel şekilde uygulamakla bir yandan da bu hükümlere uymanın getirdiği üstün aklı kazanmış olur.
"Erkek olsun, kadın olsun, bir mü'min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz." (Nahl Suresi, 97)