Menü

Müzik Çalar

Anket

Sitemizden Memnun musunuz?
Evet (%76,4)
Hayır (%11,7)
Yorumsuz (%11,7)

Toplam Oy: 17

Tüm Anketler

Takvim

« Nisan - 2024

»

PT SL ÇŞ CM CT PZ
1 2 3 4 5 6 7
8 9 10 11 12 13 14
15 16 17 18 19 20 21
22 23 24 25 26 27 28
29 30

İstatistikler

 Toplam Hit: 849496
 Sitede Aktif: 1
 Ip: 3.140.198.173
 Toplam Kategori: 4
 Toplam Blog: 385
 Toplam Yorum: 316
 Toplam Resim: 0
 Toplam Mesaj: 1

Etiket Bulutu

African Mango Ahiret Akıl Altın Çörek Altın Ekmek ana Anne Arıza Aşk Baba Banka Bayan Bebek Bilgi Bilgisayar Bip Bisiklet Borç Boşanma Burs Cehennem Cennet Clavis Clavis Panax Cömertlik Çocuk Damat Dedi Dedikodu Deneyim Depresyon Derviş Devlet Din Diploma Doktor Dua Dünya eğitim Ekmek Empati Endişe Erkek Evlilik Excel Ezan Facebook Fakir Gece Geçim Gelin Geri Dönüşüm Kutusu Google Güç Saygı Güzel Hakaret Hasta Hayat Hayırsız Evlat Hediye Helal Horoz Huzur İhtiyar Adam İletişim İman imitasyon İnsanlık İş Yaşamı İyilik Jiroskop Kadın Kanser Kavga Kaynana Kaza Kazanç KB5000802 KB5001567 Kıskançlık kız Kilo Klavis Panax Komşu Korku Kömür köy Küsmek Lisans Makarna Melek Mobile Motivasyon Mutluluk Okul Oy Ödev Öfke Öğretmek Öğretmen Öğüt Ön Yargı Para Pişmanlık Power Editör Powerball Profesyonellik Reklam Replika Reset Ressam Rızk Sabır Sadaka Sandık Sarhoş Seçim Sevgi Sevmek Sıkıntı Signal Simit Soygun Stres Şişmanlık Telefon Telegram TimeLine UAC Uyku Uyumak Üzüntü Whatsapp Windows Windows 10 Yalan Yaratıcılık Yaratmak Yardım Yardımlaşma Zaman Tüneli Zengin Zihin Zindan

Blog

RSS Takip Tavsiye Et İndir (.doc) Okunma: 2352
Daha Zahmetli Olan?

Mutluluğun Sırrı Gülerken Düşündüren Cevaplar

Annesi çayı demliyor, bardağa koyuyor, sessizce masasına bırakıyor. “Yok, daha neler, yirmi yaşındaki kızına çay servisi mi yapacak?” demeyip şimdi sıkı duralım. Bir de şekerini karıştırıyor. Yeter ki kızı ders çalışsın, okulunu bitirsin, iş sahibi olsun.

Elini sıcak sudan soğuk suya vurmuyor. Annesi vurdurmuyor. Hâlâ bir çorba karıştırmayı bilmiyor. Yatağını nadiren zahmet edip topluyor, çoğunlukla da annesi. Odasını annesi silip süpürüyor. Üniversite üçüncü sınıfa devam edecek. Edemiyor. Alttaki derslerin yarısından fazlası duruyor. “Derslerini de annen çalışsa da rahat etsen” diye takılıyorum. “Valla ne güzel olurdu” diyor. Ciddi mi?

O, bir “bitmemiş işler koleksiyoncusu.” Bir ara gitar çalmaya merak salmış. Yalvar yakar babasına gitar aldırmış. Sadece dört ders almış. Beşincisinde hoca moca istememiş. Bir ara resim kurslarına gitmiş. Topu topu üç kez. Sonra İngilizce kursuna yazılmış. Tam hatırlamıyor, galiba yedi ya da sekiz kereden sonra ona da havlu atmış.

“Başka?”

“Sıkıştırmayın beni, utanıyorum söylemeye… Tamam, bir de…”

Öylesine rahatına düşkün ki, bırakslaar da bir iş yapmadan oturduğu yerde otursa. Terlemese, yorulmasa, hastalanmasa, yürümese, otobüs yolculuğu yapmasa, annesi “Evde şu bu kalmadı kızım, bir koşu markete git” demese, güneş daraltmasa, hocalar ödev vermese.

Tamam, biraz abarttım, bu kadar da değil ama buna yakın bir rahatlık arzuluyor. Zahmetsiz, külfetsiz bir hayat. O otursa, her şey ayağına gelse. Herkes annesi gibi olsa keşke. Herkes annesi gibi değil. Hayat hiç değil. Üniversitedeki hocaları hiç mi hiç değil.

“Benim sorunum her şeyden çabuk sıkılmam” diyor.

Hayır, onun sorunu her şeyden çabuk sıkılması değil. Hepimiz bir iş yaparken çabucak sıkılabiliriz.

“Gitar çalmayı öğrenmekten nasıl vazgeçtiğini biraz daha ayrıntılı anlatır mısın?”

“Ayrıntılı ne anlatabilirim ki! Hocanın verdiği ödevleri çalışırken sıkılıyordum.”

“Ee, sıkılabilirsin, ne var ki sıkılmakta?”

Yüzüme bakıyor. Ciddi miyim diye. Gayet ciddiyim. Sıkılmakta ne var!

“Öğrenmeye karar verirken neler hayal etmiştin?”

“Çok zevk alacağımı düşünmüştüm. İlk başlarda öyleydi de. Gitarın tellerine dokunmak inanılmaz keyifliydi. İlk iki dersten sonra zorlanmaya başladım. Hocanın istediği gibi çalamıyordum. Defalarca denemem gerekiyordu. Zevk vermiyordu çalışmak. Ben zevk almadan bir şeyi yapamam. İnanılmaz sıkıldım, ben de bıraktım.”

“Sence çabuk sıkıldığın için mi vazgeçtin öğrenmekten?”

“Öyle değil mi?”

Öyle değil.

Bir işe yelteniriz. Faaliyet zevk verir. Bazen de sıkıntı . İlerlemenin, gelişmenin bedeli vardır: külfet ve zahmet. Defalarca denemek zorunda olabiliriz yapacağımız işi. Her denemenin bedeli de içimize dolup taşan sıkıntı hissidir. Sıkıntı hissini düşman belleyenler bunu engel olarak görüp yılgınlığa düşerler. Sorun çabuk sıkılmak değil, sıkıntı hissini yaşamamalıyım diye yapılan işten vazgeçmektir.

Bazen de uzun vadeli bir işe koyulup kolları sıvamaya kalktığımızda bazı zevklerimizden fedakârlık etmek zorundayızdır. Üniversite sınavına girecek öğrencilerin daha az film seyretmesi, arkadaşlarıyla daha az buluşup sohbet etmesi gibi. İşe koyulduğumuzda içimiz içimizi yer. İşin başından kalkıp televizyonu açar bir filme takılır, internet başında saatlerce vakit öldürürüz. Çünkü televizyon ve internet bizden enerji talep etmez. Dünyanın en kolay yapılan eylemlerindendir her ikisi de.

Oysa bir kitabın başına otururuz. Kitap bizi zorlar. Anlamak zahmetlidir. Düşündürür. Enerji sarf ettirir. Anlamadığımız yerleri bir kere, bir kere daha okumak zorunda kalırız. Hafakanlar basmaya başlar. Oflarız puflarız. Kitabın kapağını kapatmak an meselesidir. Sıkıntı hissini yaşamaktan kaçanlar ya uykuya dalar ya da yeniden televizyon veya internet başına çöker.

Hâlbuki birçok işte işin sonunda zevk alırız. Bir ev hanımı evini silip süpürürken hiç de zevk almayabilir. Lakin evi tertemiz yapıp şöyle karşıdan bir evine bakınca aldığı zevki neyle ölçebiliriz? Bir romanı yazarken sıkıntıdan patlayan bir yazar, ancak yazmayı bitirip de romanını kitapçı raflarında gördüğünde ücretini-hazzını alabilir. Bu biraz dünya-ahiret denklemine benzer. Burada çalışır, orada ücret alırız. Dünyadaki ücretlerin bazıları, belki de çoğu, işin sonunda verilir.

Bir işin sonunu getirmek sabır gerektirir. En çok da sıkıntı yaşamaya sabır. Tamam, eğlenceli aktivitelere de ihtiyacımız vardır. Ama yaptığımız işlerin bize anında zevk ve haz sunma zorunluluğu yoktur.

Çalışırken “anında” ücret talep edenler yarı yolda kalmazlar, sıkça yarı yoldan dönerler. Oysa bu daha zahmetli değil midir?
  # Yorum Yaz #

İsim :

Yorum :
(Max. 400 Karakter)

 
» Benzer 5 Konu
 Konu Başlığı Tarih Okunma
 Beş Dakika Daha Baba... 11/24/2011 2727
 Beyninizi Daha İyi Çalıştırmanın Yolları... 4/25/2014 2703
 Bunlardan Hangisi Daha Üstündür... 11/11/2015 2694
 Daha fazlada verirler... 12/1/2011 3742
 İnsanlık Daha Yaşıyorken, Yıllar Önce... 11/22/2020 693

En Çok Okunanlar Son Yorumlananlar Hakkımda
Hiberfil.sys dosyası nedir? Nasıl silinir? (69391)
Facebook Reklam Sorunu ve Reklam Engelleme (64015)
İşyerinden İzin Alma Taktikleri (29520)
Windows 8 Masaüstüne Geri Dönüşüm Kutusunu Getirmek (29172)
Lara Fabian-JE T’AIME – Türkan Kürşat (JÖTEM) [Türkçe Çeviri] (25907)
Excel Dosyanız Yavaş Çalışıyorsa... (23883)
Sabır, insana üstün bir ahlak kazandıran... (12869)
Klasik Müzik Dinle (300 tane kadar) (12062)
Bir kadına değerli olduğunu nasıl hissettirilir? (11023)
Küskün Gelin... (10913)
Kaç Saatte Gidebilirim... (2)
Hiberfil.sys dosyası nedir? Nasıl silinir? (27)
Google Translate ile Beatbox Yapma (2)
Şeytanın Hilesi... (7)
Neden Lisanslı Yazılım Kullanmalıyız? (1)
Excel Dosyanız Yavaş Çalışıyorsa... (4)
Windows 8 Masaüstüne Geri Dönüşüm Kutusunu Getirmek (31)
Ensesi Kalın Kurt... (1)
Bilinçaltı Dünyası (Okunması Gereken Bir Yazı) (6)
İşyerinden İzin Alma Taktikleri (5)
  İçimdeki çocuk bir ergen. Bağımsızlıkla güvenlik duygusu arasında sıkışıp kalmış sanki biraz. Bir yanı eğleniyor, bir yanı isyankar. Bir yanı güvenmek istiyor, bir yanı çekip gitmek. Bir yanı sorumluluk alıyor, diğer yanı serserilik etmeye devam etmek istiyor. Arada kalan ise ben, yani o çocuğun büyümüş hali oluyor. Kolay değil içimdeki çocukla baş etmek. Hele o benim tam anlamıyla b