Yeni işe başladığınız işyerinde aniden izin almanız gereken bir durumla karşılaştığınız oldu mu? Herhalde şefim, müdürüm, patronum nasıl bir tepki verir diye düşünmeyeniniz yoktur. Hele bir de mazeretiniz ikna edici değilse izin istemek en zor taleplerin başında gelir, değil mi?
Geçenlerde bizim şirkette işe yeni başlayan gençlerden biri idari işlerden sorumlu şefimiz Eyüp abiden utana sıkıla izin istiyordu. Eyüp abi kaşlarını kaldırıp Daha dün bir, bugün iki kardeşim” diyerek şimdiden yeni arkadaşların izin taleplerinin önünü kesmeye çalışıyordu. Çok bilinen bir uygulamadır bu. Yeni gelenlere önce sert, ulaşılmaz, uzlaşmaz ve her şeyin sizin kontrolünüzde olduğu izlenimi vermek için gerçek karakterinizi bir süre gizlemek zorunda kalırsınız.
Delikanlı, şefinin bu tavrından sonra izin istediğine bin pişman, Eyüp abi de onun izin talebini geri çevirmiş olmanın hazzını yaşarken dayanamadım. “Abi, Ali Osman’ı unutma ! nasıl olsa bu çocukta mazeret uydurmanın yollarını öğrenir” dedim. Bizim şef bir bana bir de odadan çıkmak üzere olan delikanlıya bakıp seslendi “Tamam, evladım git işini gör izinlisin”.
Bakın bir Ali Osman’ı hatırlatmak izni nasıl kopardı değil mi ? İşi bileceksin işe gitmeyeceksin derler ya, işte öyle bir durum.
Ali Osman bizim idari işlerde çalışan temizlik görevlisiydi. Evli 4 çocuk babasıydı. Aldığı maaşla geçinemediğinden ek iş olarak çelik tencere tava vs. pazarlaması da yapıyordu. Öğle paydosu, akşamları, hafta sonları Ali Osman’a yetmediği için hafta içinde de ara sıra kaçamak yapmak zorunda kalıyordu. Tabi ki bu kaçamaklar için şeften izin alması, aynı zamanda mazeret uydurması gerekiyordu.
Ali Osman’ın en geçerli mazeretlerinden biri yakınlarından, akrabalarından birinin cenazesi olduğunu söylemekti. Bazen hasta numarası ile sevk kağıdı yaptırdığını, hastane yerine pazarlama işine gittiği duyuyorduk. Her ay başında elektrik-su, telefon, taksit yatırma işleri en çok bilinen izin alma taktiklerindendi. Ali Osman artık izin konusunda dikkat çeker hale gelmişti ve bu gidişe birinin dur demesi gerekiyordu.
Bir sabah yine Eyüp abiyle işyerinin düzenini konuştuğumuz sırada Ali Osman içeri girdi ve o klasik “Şefim, büyük halam sizlere ömür, cenazesine katılmak için izin alacaktım.” mazeretini uydurdu. Eyüp Abi çekmecesinden bir kağıt çıkarıp, masanın üstüne koydu. “Bak bu listede bu güne kadar izin alırken söylediğin mazeretlerin bir listesi var, sülalende öldürecek, kimsen kalmadı. Hepsini tek tek buraya yazdım oğlum, bu sana son izin verişim. Bana izin için uyduracak bahanen kalmadı. Bak Fatih de şahit olsun yarın geçerli bir mazeret getir, bir daha benden izin istemene gerek yok, istediğin zaman gidebilirsin. Ama bulamazsan pazarlamayı bırakacağına söz vereceksin” dedi.
Ali Osman bu öneriyi kabul edip çıktı. O gün Eyüp abi herkese Ali Osman’ın mazeret listesini gösterip, meseleyi çözdüğünü muzaffer edasıyla övünerek anlatmış. Tabii ki herkes ertesi günü dört gözle bekledi.
Ali Osman ertesi sabah Eyüp abinin yanına geldi ve bildik tavrıyla “Abi eniştem kız kardeşime tecavüz etmiş, dersini vermeye gideceğim, izin istiyorum” dedi.
Bizim şef, hiddetten kızarmış yüzü ve bugüne kadar hiç duymadığı bir mazeret işitmenin şaşkınlığı hem de iddiayı kaybetmenin üzüntüsüyle “Sözüm söz oğlum, bir daha bana gelmeden git işini gör” dedi.
İşte o günden sonra Eyüp abiyi izin konusunda ikna edemeyenler, Ali Osman’ı hatırlatır. O da çaresiz “Tamam evladım git işini gör, izinlisin” der.
Ali Osman’ın en son uydurduğu mazeret için bu kadar da olmaz kardeşim diye düşünenler olabilir. Haklısınız. İşin ucunda geçim derdi olup, bunun içinde sürekli izin gerekince ve mazeretler tükenip istediği an gelmeme sözünü duyunca, her şeyi uydurabilirdi.
“Beşinci çocuğu istiyoruz. Bugün gündüz antrenman yapacağım, izin istiyorum da” diyebilirdi.
|