|
Philadelphia'da bundan yıllarca önce, çok yağmurlu bir günde ve saatler gece yarısını biraz geçe, bir otelin önünde duran arabadan inen, orta yaşın üzerindeki karı-koca içeri girerler...Resepsiyonda genç bir adam durmaktadır...Çift oda ister. Resepsiyon görevlisi "Burası küçük bir yer ve tam 3 tane toplantı yapılıyor... Hiç boş yerimiz yok maalesef. Ama sizin gibi bir çifti bu yağmurda sokağa bırakamam. Buyurun benim odamda kalın. Bir süit değil ama, rahat edersiniz" der... Karı-koca çok sevinir..devamı>> |
|
Düzeni alt üst olmadıkça, nasıl olurda bu topraklarda mahsul yetişir?Birisi geldi, toprağı kazmaya başladı. Aptalın biri dayanamayıp ona kızdı. Dedi ki, ”Bu yeri neden bozup kazıyor ve darmadağın ediyorsun?”Adam dedi ki, ”Ey gafil, yürü git işine, benimle uğraşma! Bu yer, böyle çirkin ve yıkık bir hale gelmedikçe, nasıl olur da gül bahçesi, buğday tarlası haline gelir?Düzeni alt üst olmadıkça nasıl olur da bu topraklarda mahsul, meyve yetişir?Terzi kumaşı paramparça eder. Bir kimse çıkıp da o sa..devamı>> |
|
AZALTIN:Yediğiniz yemeği, yemeğinizin tuzunu…Çayın şekerini, kullandığınız eşyaları…Harcadığınız parayı, boşa geçen zamanı…Gözyaşlarını, kafaya taktıklarınızı…Kıyafetlerinizi, kuruntularınızı…Bilgisayar başında harcadığınız süreyi…Telefonla konuştuğunuz süreyi…İnsanlardan beklentilerinizi, televizyon izlemeyi azaltın.BIRAKIN:Şikayet etmeyi, çekingenliği…Rezil olma korkusunu, mazeret üretmeyi…Başkaları için yaşamayı, yapamam düşüncesini…Olumsuz düşünmeyi, olumsuz kelimeleri…Surat asmayı, ön yargı..devamı>> |
|
Bünyamin Amca gergindi. Çıkmadan önce aynada son kez kendisini inceliyordu. Ceketinin iki yakasından tutup geriye doğru atarak tekrar oturttu üstüne... Orta parmağını parantez açıp kapatır gibi bıyığının üstünden geçirdi. - On beş yıl taksit ödedim. Yemedim içmedim, eve yatırdım. Eğer kuzey dairelerden biri çıkarsa kahrımdan ölürüm, dedi Kübra Yengeye. - Hakkımızda hayırlısı inşallah... Çıkarken oku, dedi yenge. * Sabahleyin kahvaltıda, gördüğü rüyayı anlattı karısın..devamı>> |
|
Halife Harun Reşid, Bermek olan veziri Cafer bin Yahya ile birlikte, “Saray’ın bahçesi”nde gezerken, canı “meyve” çekiyor... “Elma”yı dalından koparmak için uzanıyor, ne var ki; “orta boylu” olduğu için, meyveye yetişemiyor!..Veziri Yahya’ya diyor ki;“Omzuma çık, o meyveyi kopar ve bana ver!”Vezir “zayıf” olduğu için, “Halife’nin omzuna” çıkıyor ve meyveyi koparıp, veriyor...Meyveyi yiyen Halife Harun Reşid, “çok lezzetliymiş” diyor, “Bana bahçıvanı çağırın... Bu lezzetli meyveden dolayı onu ödü..devamı>> |
|
Dünyanın değişebilmesi için önce insanların değişmesi gerekir. Herkes birbirinin gerçek kardeşi olmadığı sürece insanların kardeşliğinden söz edilemez. Kişioğlunun yaratılışı, hakkına razı olmaya bırakmaz onu hiçbir zaman. Bu yüzden herkes kendine verileni az bulup homurdanacaktır her zaman. Başkalarını çekemeyecek, onları yok etmeye çalışacaktır. Bunun ne zaman gerçekleşeceğini soruyorsunuz. Gerçekleşecek ama önce kişioğlunun yalnızlaşma çağının sona ermesi gerekmektedir.” –“Hangi yalnızla..devamı>> |
|
Henüz çok gençken kocasını kaybetmiş, ondan kalan tek oğlunu yetiştirmek için dişini tırnağına takarak çalışmıştı.Onu kimseye muhtaç etmeden okutabilmek ti arzusu.Bu hayallerle geçirdi günlerini. Gençti, güzeldi ama geri çevirmişti evlenme tekliflerini; oğlunu yaban ellere vermemek istiyordu.Başkalarına çamaşır yıkadı, temizlik yaptı, oğlunu hiçbir şeye muhtaç etmedi. Oğlu okuyacaktı, mesleğini eline alınca artık kalan ömrünü yavrusunun yanında geçirecekti. Bu hayallerle geçti yıllar, bu hayalle..devamı>> |
|
Bir kadın vardı. Çocuğuna hiç laf geçiremiyordu. Kadın ne söylese, çocuk onun zıddını yapıyordu. Çocuğun okulu da kötü gidiyordu. Ne derslerini istekli takip ediyor ne de ödevlerini tam yapıyordu.Annesi kızsa da, dövse de kâr etmedi. Babası odalara kapatıp cezalar yağdırsa da çocukla baş edemedi.Çaresiz kadın, bir gün çocuğu okula götürürken yol üstünde ‘ayı oynatıcısı’ gördü.İnsanların merak içinde etrafını sardığı ayı oynatıcısı, tef çalıyor, burnunda halka takılı ayı da zıplaya zıplaya oynuyo..devamı>> |
|
Allahü teâlâ dünyayı sıkıntı için yaratmış, âhireti ferahlık için yaratmış. Dünya kelamı sıkıntı veriyor, âhiret kelamı ferahlık veriyor. Peygamber efendimiz, (Bu dünya sevgisi yani haramların, günahların sevgisi leş gibi, çöplük gibidir, onun talipleri köpek gibidir) buyuruyor.Bir başka hadis-i şeriflerinde de, (Bu dünya müminler için zindandır, kâfirler için Cennet gibidir) buyuruyor. Bu şu demektir: Müminlerin âhirette, Cennette kavuşacakları o kadar yüce makamlar, o kadar güze..devamı>> |
Toplam 189 Blog, 21 Sayfada Gösterilmektedir. |
«« « 1 2 [3] 4 5 6 7 8 » »»
|
|