|
Hayatın %10'u , başınıza gelenlerden oluşur. Hayatın diğer %90'ı ise sizin bu başınıza gelenlere nasıl davrandığınızla gelişir. Ailenizle kahvaltı yapıyorsunuz. Kızınız, çay fincanına çarpıyor ve bir fincan çay gömleğinizin üzerine dökülüyor. Biraz önce olan olay üzerinde hiç bir kontrolünüz yok. Sonradan olacaklar ise sizin davranışınıza göre belirlenecek:Lanet ediyorsunuz. Çayı üzerinize döktüğü için kaba bir şekilde kızınızı azarlıyorsunuz. Kızınız üzülüyor ve ağlamaya başlıyor..devamı>> |
|
Amerika´da fabrikaların birinde yönetim kurulu kâr ve zarar hesaplarını incelerken, fabrika müdürünün aylığına takılmışlar ve bunu indirmeyi düşünmüşler. İçlerinden iki kişi seçerek fabrika müdürünün neler yaptığını bir görmelerini ve ondan sonra bu konuda karar verilmesini kabul etmişler. İki kişilik heyet bir sabah sessizce fabrikaya gitmiş ve fabrika müdürünün odasına girmiş. Gördükleri manzara şu olmuş:Fabrika müdürü elinde kahve fincanı, ayakları masanın üstünde, etrafa halka gülücükler yay..devamı>> |
|
Yavuz Sultan Selim Han, Mısır'ı fethettiğinde bir süre orada kalır. İdareyi eline alıp kendi hâkimiyetini yerleştirmek için bu elzemdir.Bu sırada bir çadırda kalıyor ve çadırı süpürüp temizleyen, yemeği yapan Mısırlı bir cariye vardır ki, Yavuz Selim Han sabah çıkınca, cariye geliyor, akşama kadar çadırı temizleyip yemekleri hazırlayıp gidiyor ve akşam olunca da Yavuz Selim Han çadırına dönüyor.Cariye nasıl olduysa bir kaç defa Yavuz Sultan Selim Hanı görür ve Ona âşık olur. Lâkin umutsuz b..devamı>> |
|
Kendisini karşılayan sekretere; Nazif Beyle görüşmek istediğini söyledi. Bunun üzerine sekreter birden ciddileşti: "Nazif Bey mi?" dedi. "Evet, Nazif Bey!" diye cevap alınca, hüzünlü bir ses tonuyla "Nazif Bey sizlere ömür efendim, onu kaybedeli dört yıl oldu." dedi.Hiç beklemediği bu haberle bir acı saplandı yüreğine. "Ya, öyle mi.?" diyebildi sadece. Hicranlı bir suskunlukla bir müddet öylece kalakaldı. Gözlerine hücum eden yaşlar yanaklarından süzülüp göğsüne damladı. Kendisini toparlayı..devamı>> |
|
Cömertliği dillere destan olan Hatim-i Tai’ye derler ki: - Kendinden daha cömert birini gördün mü? - Evet gördüm. - Kimmiş o? - Yetim bir gence misafir olmuştum. Bana bir koyun kesip ikram etti. Koyunun bir yeri çok hoşuma gitti. Yemin ederek (burası çok lezzetliymiş) dedim. Genç, dışarı çıktı. On koyunu varmış. Birisini daha önce kesmişti. Dokuzunu da şimdi kesmiş. Benim sevdiğim kısımları pişirip önüme getirdi. Ben olanların farkında değildim. Giderken kapının önündeki kanl..devamı>> |
|
Ayşe geleli bir hafta olmuştu. Anne ve babasının elini öpmeye gidecekti. Telefon edip akşam yemeğe geleceklerini bildirdiler. Saliha Hanım: — Kızım, dedi. Akşama annenlere gideceksin. Hediye olarak ne götüreceksin? — Anne hediyeye ne gerek var? Yabancı yere gitmiyoruz ki… — Kime olursa olsun, bir yere gidilirken hediye götürmek iyi olur. Atalarımız, (Dostlara hediyesiz gitmek, değirmene buğdaysız gitmeğe benzer) demişlerdir. Hadis-i şerifte ise, (Hediyeleşin ki birbirinizi sevesin..devamı>> |
|
"Bursa Cezaevi denetimine Adalet Bakanlığı'ndan bir müfettiş gelir. Bir kaç gün denetim yaptıktan sonra müdüre: "- Nazım da buradaymış, çağır da görelim nasıl biridir?" der. Nazım'i odaya getirirler. Müdür koltuğuna iyice kurulan müfettiş Nazım'ı tepeden tırnağa süzer ve: "-Demek Nazım Hikmet sensin", der. Nazım'a oturması için yer göstermez. Kısa bir konuşma sonrası, “Gidebilirsiniz” der. Nazım tam kapıdan çıkarken durur ve müfettişe: "-Ömer Hayyam adını duydunuz mu?" diye sorar. Müfe..devamı>> |
|
Tıp fakültesini yeni bitirmiş, pratisyen hekim olarak ilk görev yaptığım yere, Konya'ya bağlı bir beldenin sağlık ocağına gitmiştim. Gençtim, bekârdım. Küçük bir beldeydi gittiğim yer. İlk gece bir eve misafir olmuştum. Tren istasyonunun hemen yanında bir evdi. Akşam yemeğinden sonra çaylarımız gelmiş, sohbetler edilmişti. Üzerimde yol yorgunluğu, geldiğim yeni yerin yabancılığı vardı. Saatler ilerliyor, ağır bir uyku beni içine çekiyordu. Ev sahibine bir şey de diyemiyordum. Bir müddet daha geç..devamı>> |
|
“Kahve içerken yine böyle daldı gitti Cemile abla… Bu defa sordum: Sende bir şey var, ama bana söylemiyorsun!”Kızının düğününe hazırlanıyordu Cemile… Ah nasıl seviniyordu. Sanki kendisi gelin olsa bu kadar sevinmezdi. “Kızımı beğendiler” diyordu. “Damadım pek iyi, dünya iyisi bir oğlan” diyordu…Damadının mesleğiyle de övünüyordu insanlığıyla övündüğü kadar…Şehirdeki çeyiz mağazalarının altını üstüne getiriyordu dolaşırken… “Ay şu çift kişilik nevresim ne harika…”, “Ay şu masa örtüsü tam onların ..devamı>> |
Toplam 189 Blog, 21 Sayfada Gösterilmektedir. |
«« « 1 2 3 [4] 5 6 7 8 9 » »»
|
|